Arabuluculuk, uyuşmazlıkların mahkeme dışı ve hızlı bir şekilde çözülmesini amaçlayan bir uyuşmazlık çözüm yoludur. Bazı uyuşmazlıklar bakımından arabuluculuk bir dava ön şartı olarak düzenlenmiştir, bu uyuşmazlıklar için dava açmadan evvel arabuluculuğa başvurulması zorunludur. Bu uyuşmazlıklar 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun (Kanun) 18. maddesinde düzenlenmektedir. Diğer uyuşmazlıklar içinse taraflar ihtiyari olarak arabuluculuğa başvurabilmektedir. Dava yolundan önce arabuluculuk seçeneğine başvurulmasının önemi; uzun sürecek yargılamalara başvurmadan evvel tarafların anlaşma ihtimalinin değerlendirilmesidir. Böylelikle uyuşmazlıkların en az giderle, en makul sürede ve en az emekle çözümü hedeflenmiştir.
Arabuluculuğun dava şartı olduğu uyuşmazlıklar bakımından, taraflar görüşmelere katılsa da katılmasa da tutanak tutulmakta ve bu tutanak dava açılırken mahkemeye sunulmaktadır. Ancak kanun koyucu tarafından mahkemelerin iş gücünü azaltmak, hem de tarafları karşılıklı uzlaşıya teşvik etmek amacıyla bu yönde bir zorunluluk getirilmiştir. Tarafların bu görüşmeye katılımlarını teşvik etmek amacıyla Kanun m. 18/A/11 hükmünde "Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır." düzenlemesi yer almaktadır. Görüldüğü üzere anılan düzenlemede, davacı veya davalı ayrımı yapılmaksızın, geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılım sağlamayan taraf dava sonucu yargılamada haklı ya da haksız çıkması fark etmeksizin yargılama giderlerini ödeme yaptırımına tabi tutulmuştur. Ayrıca bu taraf, yargılama sonucunda haklı çıkması halinde lehe vekalet ücretine de hak kazanamayacaktır.
Ancak Anayasa Mahkemesi’nin 18/04/2024 tarihli ve 32521 sayılı Resmî Gazete’deyayımlanan, 14/03/2024 tarihli ve 2023/160 E., 2024/77 K. sayılı kararıyla, Kanun’un 18/A maddesinin 11. fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “… ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur” ibaresinin ve ikinci cümlesinin iptaline karar verilmiştir.
AYM kararının gerekçesinde ise yargılamada haklı çıkan tarafın, sırf mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması nedeniyle yargılama giderlerinin tamamından sorumlu tutulmasının ve vekalet ücretinin tamamından yoksun bırakılmasının kişilere aşırı bir külfet yükleyeceğinin üzerinde durulmuştur. Bu itibarla ilgili hükmün kamu yararı ile mülkiyet hakkı ve mahkemeye erişim hakkı arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi bozduğu belirtilmiştir.
İlgili iptal kararı Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girecektir.
Asist Hukuk Bürosu
“Bu not, yürürlükteki hukuk uyarınca ve yalnızca bilgilendirme amaçlı olarak hazırlanmıştır. Bu not herhangi bir hukuki görüş içermemektedir.”